2 Nisan 2014 Çarşamba

Arkadaşlarım için yaptığım hediyeler...


Eski,yırtılmış deri bir telefon kılıfının tekrar işlevsel hale gelmiş durumu ...



Keçeden 1 litrelik su kılıfları.Bu çalışmanın detayını ileriki günlerde yazacağim.







Bu arada masanın üzerinde görünen sigara paketi eskiden benimdi.
Fakat 6 aydır yollarımızı ayırdık çok şükür :)


Üç boyutlu Dekupaj tekniği ile çalışılmış dikiş kutusu.





 Yine...
 Üç boyutlu Dekupaj tekniği ile çalışılmış takı kutusu.


Bunlarda tam 1 yıldır bu kutunun üzerine yapıştırılmayı bekleyen kelebekler:))
Sonunda geçen hafta yapıştılar da evlerine ulaşabildiler...


















İPEK BEBEK


Bu anı defterini de ipek bebek için hediye yaptık. 


Defter çizgisiz dışı ciltliydi. Dış yüzeyinde görünen dokulu zemini duvar kağıdıyla elde ettik. Bazı yapı marketlerde kalan parçaları indirimli satıyorlar bilginiz olsun. 
Üzerine bebeği Üç Boyutlu Dekupaj tekniğini kullanarak uyguladık.



Veee.... arkadaşım taşlarla son hamlesini yaptı.... :))

27 Mart 2014 Perşembe

DURU BEBEK

Her gün blog sayfama girip hiç bir şey yazmıyorum.
O blogtan bir diğer bloga yaprak gibi savrulup duruyorum :/  
Galiba son zamanlarda gerçekten fazla tembel oldum.İş arkadaşım'ın torunu olacak(Torun deyince arkadaşımı yaşlı sanmayın o en genç babannelerden biri. Adeviye babanne:*), küçük hanımefendi'nin adı Duru bebek onun gelişini beklemek bana bile neşe ve hareketlilik getirdi. Genç anne adayımıza lohusa tacı ve Duru bebek için Anı defteri yaptık.








Defterin kendi dokusu kağıt hamuru gibiydi. Yan tarafta görünen kelebekleri enamels   boya ile  stencıl çalışması yaptık. Harfler ve bebek hazırdı. Bebeğin arkasındaki tülü büzerek yaptık.
Umarım bir an önce gelirsin Duru bebek...

6 Aralık 2013 Cuma

MUTLULUK

MUTLULUK
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi, hep bıkkınmış...
Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
Saklayalım, zor bulsunlar...
Zor buldukları için belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar 
tartışmaya...
Sorun büyükmüş...
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş çünkü...
Kimisi:
'' Everest'in tepesine saklayalım'' demiş, kimisi:
'' Atlas Okyanusu'nun dibine'' demiş.
Tac Mahal'in kubbesi, Mekke sokakları, İtalyan sofrası...
Bir hastanenin yenidoğan odası, dondurma külahı, şarap şişesi..
Sigara paketi, lale bahçesi...
Pek çok yer düşünmüşler ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş...
Derken meleklerden biri:
'' İÇLERİNE SAKLAYALIM '' demiş...
'' Kimsenin aklına gelmez içine bakmak!!!''
İşte o gün bugündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış...
Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk...
Ne başkasının ekmeğinde, ne başkasının evinde, ne de başka bir şeyde...
Bu yüzden gözünüz hep içinizde olsun...

25 Kasım 2013 Pazartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

    Bir gün gecikmelide olsa tüm değerli öğretmen arkadaşlarımın "ÖĞRETMENLER GÜNÜ'nü yürekten kutluyorum.
    Sevgili Ece AYMER' in blog sayfasında okudum bu hikayeyi ve göz yaşlarıma hakim olamadım .Sizinle de paylaşmak istedim....
    Tanıdığım En İyi Öğretmenime...
    Okulun ilk gününde 5.nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne büyük " F " (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı. Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok ağlenceli" İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki yaşamı mücadele içinde geçiyor." Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek." Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor." Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı. Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı. " Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz." Çocuklar gittikten sonra, bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi. Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı. Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu. Mektup söyle imzalanmisti, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru) Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu ? Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı, "Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim. Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim" Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi, Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum ".

      Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın. Bunu iletin, birinin yüreğini ısıtın ,hayatında bir fark oluşturmaya çalışsın.
      Alıntı:
http://favoritehometovisit.blogspot.com/2013/11/ogretmenler-gununuz-kutlu-olsun.

18 Şubat 2013 Pazartesi

AHŞAP ANAHTARLIK

Pazartesi etkinliği : )




YİNE GERİ DÖNÜŞÜM ....


Daha önce çerezlik olarak kullandığım tabaklar bulaşık makinesinde bozulmuştu:( Atmaya kıyamadım!
İyiki atmamışım. Şimdi sabun çalışmalarımın tabakları olarak tekrar kullanılacaklar.


Tuzluğumuzun şirinliğine bir bakın ben çok sevdim . ya siz?



Bunlarda konserve kutularımız. Belki bir kalemlik olacaklar belkide kaşıklık . Ne isterseniz....


Boya olarak kaygan zemin boyası kullanıyoruz. Biliyorsunuz ki kaygan zemin boyası belli bir süre geçince sudan etkilenmiyor. Her tür kaygan zeminde kullanılabiliyor. Resimlerimizi ise peçetelerden seçtikten sonra dekopaj tekniği ile yapıştırıyoruz. Unutmamamız gereken bir şey var peçete tekniğini uygularken alt zeminin muhakkak açık renk olması gerekiyor.



15 Ocak 2013 Salı

Nedesembeğenirsin Link Party Etkinliği 2





                                http://nedesembegenirsin.blogspot.com/2013_01_01_archive.html